Marmaris Eskort Thalia

Marmaris gecesi, limanın taş rıhtımına vurup çekilen bin minik dalgayla başlar. Akşamın son ışığı, İçmeler’den sızan çam reçinesi kokusunu turuncu bir buğu gibi havaya salar; kararan göğün karası, kıyıdaki bembeyaz yelkenleri gümüş heykellere çevirir. Tam bu gri gümüş saat diliminde, İyon kıyılarından kopup gelen bir kadın belirir: Marmaris Eskort Thalia. Bronz saçlarının buklelerinde çam iğnesi tozları ışıldar; yosun yeşili bakışları, Netsel Marina’nın suya bıraktığı ışık boncuklarını saklar.

Thalia’yı ilk Kızkumu yolunda görürsün. Bir elinde soğuk ada çayı, diğer avucunda kavrulmuş badem. “Deniz çamı kavrulmuş bademle konuşur,” der; Dodekanisos adalarının akıcı ‘th’ sesi, koya değerken su yüzeyinde titreşimler yaratır. Marmaris Eskort sözleri dudaklarına değmez; ama çenesinin altında beliren ince gölge, sessiz bir imza gibi bütün daveti çizer.

Yürüyüşünüz, fener taşlı kıyı yolundan Turunç koyuna kadar sürer. Thalia avucuna çam reçinesi damlatır; koyu kehribar akıntı tenine yayıldığında ani ama yumuşak bir sıcaklık açığa çıkar. Parmak uçlarının hafif teması, cildinde saklı kıvılcımı uyandırır. “Reçine ateşi saklar, tuz onu uyandırır,” diye fısıldar. O an anlarsın ki Marmaris Eskort  Thalia, çamın sakladığı feneri tuzla yakmaya geliyor.

Eski Rum taş evinin üst katına çıktığınızda tek ışık, iskele fenerinden süzülen titrek çizgidir. Thalia hafif keten elbisesini omzundan indirir, göğsüne damlayan ilk reçine damlası, günbatımı renginde sıcak bir iz bırakır. Dudaklarını boynuna kondurduğunda ada çayının serin limonatımsı tadı, badem tuzu ve reçine sıcaklığıyla çatışır. Bu üçleme, Marmaris Eskort deneyimini tuzlu‑tatlı bir girdaba sürükler.

Ritmini kıyıya çarpıp geri dönen dalgaların döngüsüne bağlar: önce yavaş, kum döven hafif çarpma – parmak uçları kürek kemiğinde çam iğnesi desenleri çizer; avucu bel çukurunda reçine takıma yıldızları yerleştirir. Sonra meltem güçlenir, dalga köpürür. Tırnak izleri göğüs hattında fener ışığı gibi uzun sarı çizgiler bırakır; her “agalí mou” (nazlım) hecesi, kalbini eski Bodrum guletlerinin ahşap direklerine bağlar. Gövden tuzlu terle parlar; Thalia geri çekilir, ada çayından bir yudum alıp dudaklarını senin dudaklarına sürer—bitkin ferahlık, derindeki ateşi yeniden tutuşturur.

Gece yarısı seni terasa çıkarır. Aşağıda koy, ay ışığında cilalanmış petrol mavisine döner; Thalia saçlarını savurup “Deniz feneri reçineyle parlar,” der. Avucuna biraz deniz tuzu ve reçine karışımı alıp göğsüne bastırır; tanecikler ısınır, teninde minik yanan kıvılcım noktaları oluşturur. O an “Marmaris Eskort” kelimesi dudaklarından buharla yükselir; fener ışığı, sözcüğü mavi karanlığa asar.

Şafak, Yıldız Adası’nın arkasına pembe bir serpinti düşürürken Thalia keten elbisesini giyer; başucuna minik cam tüpte çam reçinesi ve iki kavrulmuş badem bırakır. “Tuzu sür, feneri yak,” notu ekler. Kapı kapanır; odada hâlâ ada çayı buharı, reçine ve tuz kokusu döner. Gün boyu İçmeler’den yükselen çam kokusu hangi rüzgârla gelse, kulağında Thalia’nın “reçine ateşi saklar” fısıltısı yankılanır— çünkü çam reçinesinde saklı Akdeniz feneri artık damarlarında yanar.

Leave a Reply